26 Mart 2009 Perşembe

AYASOFYA CAMİİ

rivayetlere göre jüstinyanus 3. defa yaptırırken şekli konusunda açmaza düşmüş. en mükemmel nasıl yapılabilir diye sürekli düşünmüş. cevap bir arı peteğinde gelmiş. jüstinaynus bir pazar ayini sırasında tam rahipten kutsal ekmeği alacakken bir arı ekmeği alır ve gider. tüm arı sahiplerine ekmeği aramaları söylenir. bir kaç gün sonra bir arıcı elinde diğer peteklere hiç benzemeyen bir petek ile gelir, ekmekte peteğin içindedir. o petek ayasofya'nın planını oluşturur.
bir diğer rivayet de ayasofya'nın bir melek tarafından korunduğudur. efsaneye göre mola veren işçiler bir çocuğu bekçi olarak bırakmışlardır tek başına. bir süre sonra bir melek (meleğin cebrail olduğu söylenir bazı kaynaklarda) gelir ve çocuğa burada tek başına ne yaptığını sorar. çocuk da buradan ayrılamam burada bekleyip inşaata göz kulak olmalıyım der. bunun üstüne melek 'sen git ben burayı sen gelene kadar korurum' der. çocuk gider ve bunu ustabaşına da anlatır. olay imparator'a kadar gider. imparator çocuğa para verip başka bir ülkeye gitmesini sağlar. böylece melek sonsuza kadar ayasofya'yı koruyabilecektir.
adı hagia sophia olarak söylendiğinde hem kutsal bilgi anlamına gelmektedir hem de tanrı'nın kadınsal kısmını temsil etmektedir. tanrı'nın kadınsal kısmına adanmış az sayıda dini yapıdan biridir. büyüklük olarak dünyanın en büyük 4. eski kilisesidir.

tanrının kutsal hikmeti anlamına gelen hagia sophia türkler tarafından ele geçirildikten sonra da isminin anlamı dolaysıyla aynı türk döneminden sonrada aynı ad kullanılmıştır. bir diğer örnekte aya irinidir.

justinyen (iustanionus) babası rayda ayı oynatıcısı olan ve kendisi de sokaklarda dans eden theodere'a aşık olmuş ve onu imparatoriçe yapmıştır.

yine hipodromda maviler ve yeşiller arsasında çıkan bir tartışma büyümüş gruplar hızını alamayarak birleşip bir isyan başlatmışlardır bu nikea isyanıdı. bu sırada 4. yy yapılmış olan ayasofya'yı da yakmışlardır.

justinyen tacı bırakıp kaçmaya hazırlanırken, karısı thedore "eski basit hayatıma dönmektense imparatoriçe olarak ölmeyyi tercih ederim" diyerek jüstinyen'i gaza getirmiştir. bunun üzerine imparator askerlerine isyanı bastırmalarını emretmiş ve bugün sultan ahmet meydanı olan ve doğu roma döneminde hipodrom olarak kullanılan yerde 30.000 asiyi öldürtmüştür.

bu isyan sırasında zarar gören ayasofya yı yaptırmak için miletli isidarosu getirtmiştir. yaklaşık oloarak 6.5 yılda tamamlanmıştır.

kubbesi 31'e 32 olartak tam bir daire değildir. justinyen mabet tamamlandıktan sonra imparator kapısından
-endonartekste bulunuyor- naos'a girdikten sonra ilk sözleri "süleyman seni geçtim" olmuştur.

türk döneminde sinan ayasofyayı gördükten sonra hep buradan daha büyük kubbeli bir mabet yapmak istemiştir bunu da edirne selimiye camii ile başarmıştır. ancak sinan'ın selimiyesi ile ayasofya arasında tam 1000 yıllık bir zaman vardır ve sinanın selimiyesinin kubbesi 4 fil ayağına oturtularak yapılabilmiştir ancak ayasofya kalın duvarlar üzerinde durmaktadır.

ayasofya da, bütün erken bizans dönemi kiliselerinde olduğu gibi bazilika planı kullanılmıştır. büyük bir dikdörtgendir. doğu-batı ekseni üzerinde kurulmuştur. girişte bi exonarteks(camilerde son cemaat yeri), endonarteks ve üç neften oluşan kutsal mekan vardır. kubbe işte bu kutsal alndaki orta nefin üzerinde bulunmaktadır. kubbenin doğu yönüne devam edilecek olunursa apsis (mihrap) ile karşılaşılır.


hakkında ilginç bir efsane vardır ve bu efsane değerini bin kat daha artırır:

rivayete göre ayasofyanın kubbesi tutturulamamaktadır..bir rahibe gidip yardım isterler o da "mekke'de muhammed isminde bir yaşar ona gidin ve yardım isteyin" der..iki keşiş bu iş için görevlendirilir..peygamberimiz onlara tükürüğüyle toprağı yoğurarak iki küçük tablet verir ve bunları kubbenin harcına katmalarını söyler..o devasa kubbe bu şekilde oluşur..

her ne kadar ayasofya'nın yapım tarihiyle peygamber efendimizin yaşadığı devre uymasa da böyle bir şey anlatılır..en doğrusunu allah bilir..

bizans tarihçileri (theophanes, nikephoros, gramerci leon) ilk ayasofyanın imparator ı. konstantinos (m.s.324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir.ve bu ilk ayasofya yapısı daha sonra çeşitli sebeplerle yıkılmıştır.
hz muhammed devrinde de yıklınca tekrar yapılmak istenmiş fakat yapının kubbesi bir türlü oturtulamamıştır,dolayısı ile iki keşiş hz. muhammed'e gelmiş ve yardım dilemişler,peygamber efendimiz de tükürüğü ile toprağı yoğurarak tablet haline getirmiş ve ve kubbe harcına katılmasını buyurmuştur.
yani ayasofya'nın ilk yapım tarihi hz.muhammed devri değildir;hz.muhammed'den yapının tekrar inşasında yardım alınmıştır bu rivayete göre.

yeryüzünde yegane olan, '1600 küsürlük dünya yaşamında neler gördü geçirdi bu bina, şu duvarların dili olsa da konuşsa' dediğini zihnimden duyar gibi olduğum, dünyanın yedi harikasından değil, birinci harikası olduğunu düşündüğüm sanat eseri.insan eliyle yapılmış başka hiç bir şey insana bu kadar farklı duyguları aynı anda yaşatamaz.
ayasofya'nın içine girdiğimde sanki bir zaman tüneline girmiş gibi hissetmiştim.öylesine farklı bir atmosferi var ki, bir anda fatih'in istanbul'u fethettiğinde burada kıldığı ilk namazda,kabe'yi zihninde göremediği için 3 kere tekbir alışını,kanuni'nin bergama'dan getirdiği koca küpleri osmanlı askerinin itinayla yerlerine yerleştirdiğini, kendisi için ayrılan bölümde bizans kraliçesinin ayinleri izlediğini,karanlığın titrek meşale ışıklarıyla aydınlandığı basamaklardan ikinci kata çıkan esrarengiz keşişleri, 'allah','muhammed' yazan ve burasının 'artık bir hristiyan mabedi olmaktan çıkıp, bir müslüman yapısına dönüşmesinin simgesidir' dedirten koskoca levhaların sütunlara, güçlü kuvvetli ve bir o kadar becerikli osmanlı erlerinin yerleştirdiğini, özellikle son dönem osmanlısında sık sık ayaklanan halkın ayasofya'nın çevresinde toplandığını görür, kahpe bizansın yiğit güzeli elenora'nın,bizansın kalleş komutanı demirbaş alyon'la zorla evlenmek üzereyken yiğit battalgazi'nin yetişip,'gebereceksin alyon alyon alyon yon yon yon.......'seslerinin duvarlarda yankılanışını duyar gibi olmuştum.
gravürlerin renklerinin bunca asır geçmesine rağmen canlılığını hala korumasına, isa'nın, bizans imparatoru ve imparatoriçesinin yüzüne sinek konsa yüzü titreyecekmiş gibi gerçekçi tasvir edilmesine hayran kalmıştım.
türklerin, ayasofya'sını gezerken,hristiyanların hagia sophia'sını gezerken verdikleri paranın üç katı az para ödemelerine ayrıyeten sevinmiştim
akıl almaz mimarisinin yanı sıra en merak uyandıran efsanelerede ev sahipliği yapmıştır...
çift tarafa açılan mermer duvarlar en bilindik olanlardandır; fatihin seçkin askerleri yeniçeriler ayasofya ya girdiklerinde içerideki din görevlilerini sadece uzaktan görebilmişlerdir. bütün girişler tutulur kilise didik didik aranır büyük ayasofyadaki düzünelerce din görevlisinden hiçbiri bulunamaz. en ufak ip ucuyla bile doğruluk payı kazanamayan bu efsanenin yanı sıra yakın tarihe kadar efsane olarak kabul edilen ayasofyadan açık sulara açılan yeraltı geçitleri için ciddi araştırmalar yapılmıştır. kulaktan dolma bilgi şudurki ayasofya zamanın en büyük mabedidir ve akla gelebilecek hertürlü özelliğe sahip olmak zorundadır. dünyanın sonuna kadar mabedi bekleyecek melekle birlikte açık sulara açılan tünellere sahiptir. birkaç yıl evvel marmara üniversitesinden bazı uzmanlar gerekli izinler alındıktan sonra iki kuyuya dalış yapmışlardır. ilk kuyuda çok fazla ilerleyememişlerdir. ince kumlu çamurlu su çok hızlı bulanıklaşmıştır ve gözlemlenen tek şey kuyunun duvar ve sıva yapısı olmuştur. diğer kuyu biraz daha çömert davranmıştır,çamura saplanmış testi kırıkları ve birinci dünya savaşından kalma mataralar bulunmuştur ama çamurun yoğunluğu daha derine inmeyi engellemiştir. araştırmada fiilen bulunan uzmanlar ve tarihçiler açıkca dile getirmeselerde bu kuyular basit bi su kaynağı değildir zira zamanın en görkemli mimarisinde hiç alakası olmayan bi noktada bir(kaç) kuyu açmak su ihtiyacından fazlasını gerektirmektedir ... ve tabiki imparatorun gözbebeği olan ayasofya için hazinesinden ne kadarını bağışladığı gerçekçilik olarak değil ölçü olarak merak edilmektedir. bilinmektedirki osmanlının en ihtişamlı döneminde yapılan bütün camilerin temeline altın ve bir o kadar kıymetli taşlardan oluşan bir çuval dolusu ganimet bırakılırdı ki olası deprem veya herhangi bi doğal afet sonucu yapı çökerse yenisini yapmak için o ganimet kullanılsın. justanionus aynı kültürü paylaşmasa da bu konuda nasıl davrandığı hep merak konusu olmuştur. lakin sade bir dini törenle yetineceğini düşünmek çok yavan kalmaktadır. kilise olarak kullanıldığı dönemde tonlarca gümüş ve altınla bezendiği bilinmektedir. hatta ganimetin çokluğu nesil ilerledikçe deyim halini almış ve çok hızlı zengin olan biri için 'ayasofya işkaline katılmış' deyimi kullanılırmış.
etkileyici bi mimaridir,girdiğinizde çok keskin olmayan rutubet kokusu hissedilir ki iyice içinize çekerseniz bir anda moda girersiniz. ziyaretçilerin parmağını sokup dilek dileyerek çevirdikleri sutunun en büyük özelliğide temeldeki nemi alıp dışarıya kusmasıdır böylece temel kuru kalır ve birkaç bin yıl daha ayakta durmasına yardımcı olur. illaki ben bu yapının harcını araştıracağım derseniz üstkata çıkın ve zamanında yerinde altın haçlar bulunun 15-20 cm lik haç deliklerinden parmağınızı sokun illaki lazım olandan fazlası takılıyor parmaklarınıza..

not hesabı : ziyaretçilerin çıkış kapısı olarak kullandığı kapı ayasofyadan da eskidir 2500 yıllık bir tapınak kapısıdır ve olduğu şekilinle getirilmiştir..girişte yumurta şeklindeki iki küpte belgrattan getirilmiştir ve tek parçadır..mermerdir ve ayasofya temelleri kadar sağlamdır..üstkatta 4.haçlı seferinde ölen bir komutanın mezarı bulunmaktadır. yüz küsür sütun üzerinde bin yıldan fazla durmaktadır ve mermer zemindeki dalgalanmalar mimariden değil insanların topuklarından kaynaklanmaktadır...

her ayın ilk pazartesi günü girişler t.c. vatandaşlarına ücretsizdir. eğer siz uyarmazsanız, çoğu zaman gişedeki arkadaşlar bu detayı atlayabilirler.

hakkındaki efsanelerden biri şöyledir:

bir japon mühendis grubu ayasofya'ya gezmektedir. rehber bıdı bıdı anlatırken mühendislerden birinin tam kubbenin altında sırt üstü yatarak tavana baktığını görür. millet başına üşüşür. görevliler kaldırmaya çalışır. bu arada rehber gelir. adam şunu mırıldanmaktadır:

- hayır, hayır bu kubbe havada uçuyor, bu kadar büyük olamaz, bu taşıtılamaz, imkansız, yok böyle bir kubbe...


ilk kez ms. 230 yılında tahtadan yapılmış ancak yüzyıl sonra bir yangında kül olmuştur. bunun üzerine ikinci kez aynı yere bu kez taştan bir kilise ms. 415'te yapılmıştır ancak bu kez de deprem kiliseyi yerle bir etmiştir. bizans imparatoru jüstinyanus'un emriyle 3. kez yapılmış ve ms. 532-537 de tamamlanmıştır. jüstinyanus'un ayasofya bitince mescid-i aksa'yı kastederek "ey süleyman, geçtim seni!" dediği rivayet edilir.

meraklısına not: pazartesileri kapalıdır.


ayasofya



ey islam'ın nuru, türklüğün gururu ayasofya!
şerefelerinde fethin, fatih'in şerefi,
ışıl ışıl yanan muhteşem mabet!...
neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun?

hani minarelerinden göklere yükselen,
ta maveradan gelen ezanlar?...
hani o ilahi devir, ilahi nizamlar?...

ayasofya ses vermiyor,
ayasofya bir hoş,
ayasofya bomboş!...

hani nerede?
şu muhteşem minberde,
binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde,
şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor?...

ayasofya! ayasofya!...seni bu hale koyan kim?
seni çırılçıplak soyan kim?!...

hani nerede?
gönüllerden kubbelere,
kubbelerden gönüllere
gürül gürül akan kur'an sesleri?...
kur'an sesleri dindirilmiş,
müslümanlar sindirilmiş!...
allah-muhammed-hülafa-i raşidinin
isimleri kubbelerden yerlere indirilmiş!...

fethin, fatih'in mabedinden kitab-ı mübini,
bu ulu dini kaldıran kim?
dinimize, imanımıza saldıran kim?
mabedimin göğsüne uzanan namahrem eli,
kimin elidir?!...
söyle ayasofya, söyle.
seni puthane yapan hangi delidir?!...

elleri kurusun, dilleri kurusun!
ayasofya! ayasofya! seni bu hale koyan kim?
seni çırılçıplak soyan kim?!...

ayasofya,
ey muhteşem mabet;
gel etme,
bizi terketme!...
bizler, fatih'in torunları, yakında putları devirip,
yine seni camiye çevireceğiz...

dindaşlarımızla,
kanlı göz yaşlarımızla,
abdest alarak secdelere kapanacağız,
tekbir ve tehlil sadalarıboş kubbelerini yeniden dolduracak
ikinci bir fetih olacak,
ezanlar bu fethin ilanını,
ozanlar destanını yazacaklar...

putperest roma'ya yeni bir mezar kazacaklar, sessiz ve öksüz minarelerinden yükselen ezan sesleri fezaları yeniden inletecek! şerefelerin yine allah'ın ve o'nun sevgili peygamberi hz. muhammed'in aşkına, şerefine ışıl ışıl yanacak; bütün cihan fatih sultan mehmed han dirildi sanacak!...

bu olacak ayasofya,
bu muhakkak olacak...
ikinci bir fetih, yine bir ba'sü ba'delmevt...
bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,
ayasofya, belki yarından da yakın!...

osman yüksel serdengeçti


@614589 [k]
fatih sultan mehmet han'ın ayasofya'yı cami yaptıktan sonraki mektubu.
"kim bu vakfiyenin bir şartını değiştirir, fasit bir te’ville, dalavereyle vakıf hükmünü yürürlükten kasteder ve aslını değiştirir, füruuna itiraz eder veya bunları yapana yol gösterir ve yardım eder veya kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar veya sahte evrak düzenleyerek mütevellilik hakkı gibi şeyler ister, yahut onu kendi hesabına geçirirse haram işlemiş olur, günah kazanır. allah’ın, meleklerin ve bütün insanların ebediyen la’neti onun üzerine olsun. azapları hafiflemesin. kıyamet gününde yüzlerine bakılmasın......”

@577574 [k]
bir duvarında atatürkün kocatepeye çıkarken resminin boyanın o şekilde soyularak o resmi oluşturduğu rivayet edilen asla o duvarın ve resmin nerede olduğunu bulamadığım yer.ayrıca alt katındaki dilek taşında bir sürü turist elini 180 derece döndürmek için çabalarken bu işin ustası olmuş bizlerin gidip gerine gerine parmağımızı oraya sokup 180 derece döndürebilmemizden gurur duyduğumuz yerdir.inanışa göre bu aktiviteyi yapabilen şahsı muhteremin dileği olurmuş.külli yalan....

1 şubat 1935 tarihinde ibadete kapanan, 921 yıl kilise, 481 yıl cami, 71 yıldır da müze olarak kullanılan güzide cami

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder